Ankara Tarihçesi
Sayfa Başlıkları
Ankara İli Tarihi
İç Anadolu Bölgesinde yer alan ve aynı zamanda Türkiye’nin başkenti olan Ankara, geçmişi ile çok önemli bir ilimizdir. Anadolu’nun hemen hemen tam ortasında yer alması, yaşamak için şartların uygun olması, geçiş güzergahı üzerinde olması gibi nedenlerden dolayı birçok uygarlığın yerleştiği bir bölgedir.
Bilindiği gibi Ankara, aynı ismi taşıyan Ankara çayının etrafında kurulan bir şehirdir. İncesu, Bent deresi ve Çubuk Su gibi akarsu ve nehirlerin şehir yakınlarında birleşmekteler. Yani oldukça sulak olan bu bölge yaşanmaya (tarıma, hayvancılığa) uygun bir bölge. Söz konusu ova, öbür Anadolu kentlerinin kurulduğu ovalardan küçük olmakla birlikte, korunmaya elverişli bir yerde olduğu için, çok erken tarihlerde yerleşmeye açılmıştır. Ankara’nın yüzey şekillerinde, yükseltileri 1000 m-1200 m arasında değişen ve vadilerle derin bir biçimde yarılmış yaylalar ile üstlerindeki birkaç yüz metre yükseklikte sırtlar ve tepeler ağır basar.
Bent deresinin dar vadisi, günümüzde Ankara kalesinin bulunduğu tepeyi, yaylanın ovaya egemen dik kenarından ayırarak, korunmaya elverişli bir yer hazırlamış, Hititler, Frigyalılar ve Galatlar döneminde hep aynı yerde olan kent, Selçuklular ve Osmanlılar döneminde de yerini değiştirmemiştir. Geçmiş dönemlerde hep bir kale kenti rolü oynayan Ankara’nın günümüzdeki görünümünde de, ova zemininde yükselen kale hemen dikkati çeker. Ankara ve çevresinde yapılan arkeoloji kazıları sonucunda Yontmataş devrinden kalma araç-gereçlerin ortaya çıkarılmış olması, kentin geçmişinin yazılı tarihten çok öncelere uzandığını gösterir. Yöredeki ilk yerleşme merkezinin Anadolu’da ilk siyasal birliği sağlayan Hititler döneminde kurulduğu sanılmaktadır. İ.Ö. VIII. yy’da Ankara ve çevresi Frigyalıların eline geçmiş, İ.Ö. VIII. yy’da Frigyalılar Lidyalılara bağımlı hale gelmişler, İ.Ö.547’de Lidya kralının Perslere yenilmesinden sonra da Pers eğemenliği başlamıştır.
Batı Anadolu’daki Sardeis (Sardes) ile İran’daki Susa kentleri arasında uzanan Kral yolu üstünde yer alan Ankara, Persler döneminde önemli bir konaklama ve ticaret merkezi haline gelmiş, Anadolu’da Perslerin egemenliğine son veren İskender, büyük Doğu Seferi’ne giderken, Ankara’da konaklamıştır. İ.Ö.III.yy’dan başlayarak Galatların merkezi olan Ankara, İ.Ö.II.yy’da Roma İmparatorluğu’na katılmış ve önemli bir askeri merkez haline gelmiş, Galatlar zamanında tepeden ovaya doğru yayılmaya başlayan gelişmesi Romalılar döneminde surların onarılan, tapınaklar, hamamlar ve hipodrom yapılan (günümüze bu yapıtlardan Augustus tapınağı ile Roma hamamının bir bölümü kalmıştır) kent, Bizans döneminde, (395-1073) etekten kaleye doğru çekilerek, kalın bir dış surla çevrildi ve tam bir Ortaçağ kenti görünümü aldı. 1071’de Selçukluların Malazgirt zaferini kazanarak Anadolu’ya girmelerinden sonraki yıllarda Ankara, Bizanslılar ve Selçuklular arasında birkaç kez el değiştirdi. Selçuklular döneminde Ankara kenti, kalın surlarla çevriliydi ve askeri önemini korumaktaydı; ama ana ulaşım yollarına göre sapa kaldığından ticari önemini yitirmişti. (Ankara’daki Selçuklu yapıtları, Konya, Sivas, Kayseri’dekiler kadar çok ve önemli değildir: o dönemden kalma başlıca yapıtlar arasında Alaaddin camii ve Çubuk çayı üstündeki Akköprü sayılabilir.)
1304 yılında İlhanlıların eline geçen Ankara, 40 yıl süreyle onların yönetiminde kaldı. (Selçuklu ve Osmanlı dönemleri arasında kentin, Anadolu’da geniş toprakları ve yetkileri olan Ahiler tarafından yönetildiği söylenir.) Osmanlılara ilk olarak Orhan Bey zamanında geçti. (1356) kısa bir süre için el değiştirdikten sonra Murat I tarafından yeniden (1360) alındı. 1402’de Çubuk ovasında Yıldırım Beyazıd ve Timur arasında yapılan savaş, Osmanlıların yenilmesiyle sonuçlanınca Osmanlı şehzadeleri arasındaki taht kavgaları arasında Ankara da bir süre şehzadeler arasında el değiştirdi; sonuçta Çelebi Mehmet’in Osmanlı tahtına çıkmasıyla (1413) Ankara, Anadolu eyaletlerinin bir sancağı haline geldi. XVIII.yy’daki Celali isyanları sırasında İstanbul üstüne yürüyen bütün isyancılar önce Ankara kalesini almak istedikleri için, sınırdan uzakta bulunmasına karşın, Ankara kalesi sürekli sağlam tutuldu. XVII ve XVIII.yy’larda Ankara, çevresindeki ovalarda iyi cins tahıl ve meyve yetiştirilen, otlaklarında iyi cins hayvan (koyun, keçi, at) beslenen, yerel sanayisi gelişmiş bir kentti.
Ankara keçilerinin tüyünün Ankara’da ve çevre kasabalarda işlenerek tiftik haline getirilmesiyle yapılan dokumalar, İstanbul ve İzmir üstünde Mısır’a, Avrupa’ya satılırdı. Ama XIX.yy’ın başlarında Avrupa’da sanayinin gelişmesi yüzünden Ankara’da tiftik sanayisi gerilemeye başladı; el tezgahları azaldı; tiftik keçileri bakımsızlık yüzünden eski değerini yitirdi. İktisadında tiftik sanayisinin önemli rol oynadığı Ankara XIX.yy’da bir yandan bir gerilemelerden ötürü, bir yandan da sıtma hastalığının yaygınlaşması ve yangınlar yüzünden iyice gerileyip bir kasabaya dönüştü. Balkan savaşından sonra Rumeli ülkelerinin yitirilmesiyle ülkenin batı sınırlarının İstanbul’a iyice yaklaşması üstüne, devlet merkezinin Orta Anadolu’ya taşınması söz konusu edildiyse de, bu konuda Ankara kenti düşünülmedi. Buna karşılık Kurtuluş savaşını Ankara’dan yöneten Atatürk, savaşın en kötü günlerinde kendisine destek olan kenti, 13 Ekim 1923’te başkent haline getirdi.
Türkiye Cumhuriyetinin Kurulmasından Sonra Ankara
1923’te Türkiye Cumhuriyetinin başkenti olan Ankara, hızla gelişti. Eski semtlerdeki boş yerler yapılarla dolarken, yeni semtler de kuruldu. Bataklıklar kurutularak sıtma tehlikesi ortadan kaldırıldı. Kentin su gereksinimini karşılamak için Çubuk barajı yapıldı. Cadde kenarları, eski yangın yerleri, parklar ağaçlandırılarak kentin görünüşü değiştirildi. 1926’da yapılan sayım denemesinde 57.800 olarak saptanan nüfus, 1927 genel nüfus sayımında 74.553’e yükseldi. 1945’te 200.000’i aştı (227.000 nüfus) Nüfustaki bu artış kentin alanını da genişletti ve kuruluş yıllarında kalenin bulunduğu tepede yer alan, XIX.yy’da bir surla kuşatılan kent, ovaya yayılıp, ovayı sınırlayan karşı tepelere ulaştı. Devlet merkezi olması nedeniyle aşırı nüfus yığılmasının sonucu, kent çevresi de hızla gecekondularla doldu. Günümüzde Ankara kenti eski yerleşme alanını her yönden aşmış ve geniş bir alana yayılmıştır. Eski kesimi iki bölümden oluşur. Hisar tepesinde yer alan Kaleiçi; bu tepenin ortasından ovaya doğru yayılan ve günümüzde ortadan kalkmış bulunan ova surları içindeki mahalleler. Eski Ankara’da son yıllardaaçılan caddeler boyunca dizilmiş çok katlı yapılar ve alanlar bulunmasına karşılık, küçük kerpiç yapılı evlerin yer aldığı dar ve dolambaçlı yollara da rastlanır.
Tarihsel yapılar da kentin bu eski kesiminde yer alır. (Augustus tapınağı; Roma hamamı kalıntıları; Osmanlı döneminden kalma camiler) Ankara kalesi, tepenin yüksek bölümünü kaplayan bir iç kale ile çevresini kuşatan dış kaleden oluşur. Dış ve iç kale surları arasındaki alan ile iç kalenin kuşattığı alan, dar sokaklar boyunca dizilmiş eski evlerle kaplıdır. (Ankara’ya özel bir görünüm kazandıran bu evler, kurulan ahşap iskelet boşlukların kerpiçle doldurulmasıyla yapılmıştır; duvarları, kireçle badanalıdır.) Ama son yıllarda bunların çoğu yıkılmış, kale dışındaki mahalleler hızla gelişmiş, genişletilen ya da yeni açılan yollar ve alanlar boyunca çok katlı yapılar yükselmiştir. Cumhuriyetten önce yalnızca Kaletepe çevresinde yayılan Ankara, cumhuriyetle birlikte gelişmeye başladı. O zamanlar kentin iş merkezini oluşturan günümüzün Ulus alanına açılan caddeler boyunca, yeni yapılar kuruldu. (eski Türkiye Büyük Millet Meclisi; Ankara Palas) 1930-1940 arasındaki dönem, Ankara’nın genişleme dönemi oldu. H.Jansen’in yaptığı plana göre kent Kaletepe çevresinde yeşil şeridin (bağlar, bahçeler) dışına taştı. Ankara’nın kale dışındaki mahalleleri, caddeler açılarak genişletilirken, güneyde de Yenişehir kuruldu.
Kent kısa sürede Cebeci ve Maltepe yönünde genişledi. Çankaya’ya doğru uzanan kesimlerde bakanlıklar ve elçilikler kuruldu. 1940’ta yapılan sayımda nüfusu 157.000 olan kentin gelişmesi, İkinci Dünya savaşının bunalımlı yıllarında yavaşladıysa da kentin çevresinde ikinci bir şerit Gazi Eğitim Enstitüsü, Atatürk Orman Çiftliği, Harp Okulu üstünden Dikmen ve Çankaya’ya uzanan bu ikinci şerit üstünde sonradan Anıtkabir yapıldı) 1950’de nüfusu 288.000’e yükselen Ankara’da iş merkezi Ulus’tan Yenişehir’e kaydı; kent, Maltepe yönünde genişledi ve Bahçelievler’in ilk bölümleri kuruldu. 1950-1960 döneminde ikinci yeşil şerit de atlanarak, kentin alanı daha da genişletildi. Yeni semtler kuruldu (Yenimahalle, Aydınlıkevler, Gazi Mahallesi, Anıttepe); ayrıca eski bağların yerine sürekli yerleşmeler yapıldı. 1960-1970 yılları arasında yoğun bir yapı çalışmasına girişilerek Kavaklıdere, Çankaya ve Ayrancı kalabalıklaştı. Yenimahalle’ye, Karşıyaka, Demetevler gibi yeni semtler eklendi ve bu kesim ile Atatürk Orman Çiftliği arasındaki boşluklar hızla doldu.1965’te 902.000’e yükselen kent nüfusu, 1970’te ilk kez 1 milyonu aştı (1.236.000 nüfus) 1980’de 1.877.755, 1985’te 2.235.035 oldu.
Ankara İlinin Adı Nereden Gelmiştir?
Kentin adı, eski dönemlerden günümüze kadar çok az değişiklik geçirmiştir. Hititler döneminde kentin hangi adla kurulduğu bilinmemektedir (Hititlerin Ankuva adlı kentinin yerinde kurulduğu ileri sürülmüşse de, bu konudaki bulgular yeterli değildir) Buna karşılık Frigyalılar döneminde adının Ankyra olduğu bilinmektedir. Bu adın “gemi çapası” anlamına gelen “anker” den türediği, Frigya kralı Midas’ın bir gemi çapası bulduğu yerde kenti kurarak bu adı verdiği ileri sürülmektedir. Ama bazı tarihçilerde kenti Galatların kurduğunu ve Mısırlılarla yaptıkları savaşta, ellerine geçirdikleri Mısır gemilerinin çapalarını zafer ganimeti olarak yanlarına aldıklarını, bundan esinlenerek kentlerine de Ankyra adını verdiklerini ileri sürmektedirler. Romalılar döneminde gemi çapası Ankara kentinin arması olarak kullanılmış ve sikkelerin, madalyaların üstüne çapa simgesi basılmıştır. Daha yakın dönemlere ilişkin bazı Türk-İslam kaynaklarındaysa kentin adının Engürü olduğu, bunun da farsça engür (üzüm) sözcüğünden geldiği belirtilmektedir. Ankara kalesinin halka “angarya”yla yaptırılmasından kente Angara adının verildiğini ileri sürenler de vardır. Günümüzdeki Ankara adı, çok eski dönemlerden bu yana kullanılan çeşitli adların, az çok değişikliğe uğramış biçimidir.
Ankara’nın Kronolojisi
- İ.Ö. VIII-VII.yy Frigler
- İ.Ö.VII-547 Lidyalılar
- İ.Ö.547-331 Persler
- İ.Ö.331-278 Helenistik dönem
- İ.Ö.278-189 Galatlar
- İ.Ö.189-İ.S.395 Romalılar
- 395-1073 Bizans Dönemi
- 1073 Selçuklular’ın Ankara’yı ele geçirmesi
- 1101 Haçlı orduları’nın Ankara’ya girişi
- ? Selçukluların kenti ikinci kez ele geçirmesi
- 1127 Danişmendoğullarının kenti Selçukluların elinden alması
- 1143 Kentin üçüncü kez Selçukluların eline geçmesi
- 1202 Muhiddin Mesud’un egemenlik kurması
- 1204 Rükneddin Süleyman’ın kenti ele geçirmesi
- 1304 Kentin İlhanlıların eline geçmesi
- 1344 Ahi yönetiminin kurulması
- 1354 Süleyman Paşa’nın kenti Osmanlı topraklarına katması
- 1362 Ankara’nın sınırlı bağımsızlığının sona ermesi
- 1402 Ankara Savaşı
- 1413 Ankara’nın Anadolu Eyaleti’nin bir sancağı olması
- 1595 Ankara Celali İsyanlar’ndan etkilenmeye başlaması
- 1832 Mehmed Ali Paşa’nın Ankara’ya işgali
- 1864 Ankara’nın vilayet merkezi olması
- 1873 Kıtlık
- 1892 Demiryolunun Ankara’ya ulaşması
- 1919 Mondoros Mütarekesi sonrası Fransız ve İngiliz işgal kuvvetlerine bağlı bir müfrezenin Ankara’ya gelmesi
- 27 Aralık 1919 Mustafa Kemal ve arkadaşlarının Ankara’ya gelişi
- 6 Nisan 1920 Anadolu Ajansı’nın kurulması
- 23 Nisan 1920 Büyük Millet Meclisi’nin açılması
- 7 Ekim 1920 Resmi Gazete’nin (Ceride-i Resmiye) yayına başlaması
- 20 Ocak 1921 İlk Anayasa’nın (Teşkilat-ı Esasiye Kanunu) Meclis’te kabulü
- 12 Mart 1921 İstiklal Marşı’nın kabul edilmesi
- 31 Temmuz 1922 İstiklal Mahkemelerinin kurulması
- 1 Kasım 1922 Hilafet ve Saltanatın birbirinden ayrılarak saltanatın kaldırılması
- 13 Ekim 1923 Ankara’nın başkent olması
- 29 Ekim 1923 Cumhuriyetin ilan edilmesi, Mustafa Kemal’in ilk Cumhurbaşkanı seçilmesi
- 16 Şubat 1924 Hilafetin kaldırılması
- 20 Nisan 1924 1924 Anayasa’nın kabülü
- 26 Ağustos 1924 İş Bankası’nın kurulması
- 16 Şubat 1925 Tayyare Cemiyeti’nin (THK) kurulması
- 5 Mayıs 1925 Atatürk Orman Çiftliği’nin kurulmaya başlanması
- 1 Eylül 1925 I.Tıp Kongresi’nin toplanması
- 19 Ekim 1925 Ankara Tıp Fakültesi’nin açılması
- 5 Kasım 1925 Ankara Hukuk Mektebi’nin (1931’de fakülte oluyor) açılması
- 11 Eylül 1926 Ankara otomatik telefon santralının açılması
- 24 Kasım 1927 Ulus Meydanı’ndaki Zafer Anıtı’nın açılması
- 18 Temmuz 1930 Etnografya Müzesi’nin açılması
- 10 Nisan 1931 Türk Ocakları’nın kapatılması
- 12 Nisan 1931 Türk Tarih Tetkik Cemiyeti’nin kurulması
- 3 Ekim 1931 Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası’nın açılması
- 19 Şubat 1932 Halkevi’nin açılması
- 2 Temmuz 1932 I.Türk Tarih Kongresi’nin toplanması
- 12 Temmuz 1932 Türk Dil Tetkik Cemiyeti’nin kurulması
- 30 Ekim 1933 Yüksek Ziraat Enstitüsü’nün açılması
- 4 Mart 1934 Ankara Radyosu’nun yayına başlaması
- 1 Kasım 1934 Güvenlik Anıtı’nın açılması
- 25 Mayıs 1935 I.Türk Basın Kongresi’nin toplanması
- 23 Ekim 1935 Etibank’ın açılması
- 24 Ekim 1935 I.Belediyeler Kongresi’nin toplanması
- 9 Ocak 1936 Dil, Tarih ve Coğrafya Fakültesi’nin açılması
- 3 Kasım 1936 Çubuk barajı’nın açılması
- 15 Aralık 1936 Ankara Stadyumu’nun hizmete girmesi
- 29 Ekim 1937 Ankara Garı’nın açılması
- 20 Kasım 1938 Atatürk’ün naaşının Ankara’ya getirilmesi
- 21 Kasım 1938 Atatürk’ün naaşının Etnografya Müzesi’ndeki geçici kabrine konması
- 19 Mayıs 1943 Gençlik Parkı’nın açılması
- 9 Ekim 1944 Anıtkabir’in temelinin atılması
- 7 Ocak 1946 Demokrat Parti’nin kurulması
- 15 Ağustos 1948 Milli Kütüphane’nin açılması
- 30 Ekim 1951 Arkeoloji Müzesi Hitit Eserleri Salonu’nun açılması
- 10 Kasım 1953 Atatürk’ün naaşının Anıtkabir’e konması
- 27 Mayıs 1960 Ordunun yönetime el koyması
- 9 Temmuz 1961 Anayasasının halk oylaması sonucunda kabulü
- 12 Mart 1971 Ordunun yönetime el koyması
- 12 Eylül 1980 Ordunun yönetime el koyması
- 1983 Ankara’nın Metropol Şehir olması
- 1987 Kocatepe Camii’nin açılması
- 16 Eylül 1988 Doğalgazın Ankara’da kullanılmaya başlaması
- 16 Şubat 1989 Buz Pateni Sarayı’nın açılışı
- Kasım 1989 Atakule açılışı
- 27 Aralık 1992 Altınpark açılışı
- 10 Eylül 1994 Aşti’nin açılışı
- 30 Ağustos 1996 Ankaray’ın faaliyete geçişi
- 13 Eylül 1996 Dikmen Vadisi açılışı
- 27 Eylül 1997 Tatlar Atıksu Arıtma Tesisleri’nin faaliyete geçişi
- 28 Aralık 1997 Ankara Metrosu’nun hizmete girmesi
- 29 Ekim 1998 Aski Kapalı Spor Salonu’nun açılışı
- 5 Temmuz 2003 Göksu Parkı’nın açılışı
- 30 Ağustos 2003 Harikalar Diyar’nın açılması
ankaranın bi kere turşusu meşhur.