Bitlis Tanıtımı ve Şehir Rehberi
Bitlis İli
Türkiye’nin Doğu Anadolu Bölgesi’nde yer alan Bitlis ilinin sahip olduğu en büyük hazinelerden birisi Nemrut Dağı ve Nemrut Krater Gölüdür. Ayrıca Ahlat ilçesi de birçok tarihi olaylara tanıklık etmiştir. Özellikle Türklerin Anadolu’ya girişinde Alp Arslan’a ve ordusuna ev sahipliği yapmıştır. Tüm bunların dışında kendine özgü yemekleri, tarihi yerleri, müzeleri, coğrafi yapısı Bitlis’e ayrı bir güzellik katmaktadır.
Bitlis Tarihçesi
Doğu Anadolu Bölgesinde bulunan Bitlis, Van Gölü’nün batısındadır. İsmi Makedonya Kralı Büyük İskender’in, şehirdeki kaleyi yaptırttığı komutanlarından Bedlis’ten gelmektedir. Tarihsel yapıların ağırlıkta olduğu bir vadi içinde kurulduğundan “ Vadideki Güzel Şehir” diye anılır. Bitlis M.Ö.400 yıllarında Urartular’ın yerleşim alanıydı. M.Ö.11. yüzyıla kadar Urartular’ın yurdu olmaya devam eden ve 7. Yüzyıla kadar Asurlular’ın, 6. Yüzyıla kadar ise Medler’in yönetimi altında kalan Bitlis, daha sonra Pers Krallığının kurulması ile 2. Darius tarafından ele geçirilmiştir. M.Ö.4. yüzyılda Makedonya Kralı Büyük İskender’in yönetimi altına giren ve M.S.2. yüzyılda Doğu Roma İmparatoru Trayan tarafından ele geçirilen Bitlis, 7. Yüzyıla kadar Bizans yönetiminde kaldı.
Türkler’in 10. Yüzyılla birlikte başlayan Anadolu akınları sırasında önemli bir uğrak yeri haline gelen ve bu tarihlerde Alparslan ve ordularını Ahlat’ta konuk eden Bitlis, Türkler’in Anadolu’ya açılmasında çok önemli bir rolü de üstlenmiş oldu. 13. Yüzyılda Eyyübiler ve daha sonra Harzemşahlılar ve Moğolların saldırısına uğrayan ve 1514 yılındaki Çaldıran Savaşıyla Osmanlı egemenliğine giren Bitlis, Osmanlı İmparatorluğu’nun idaresi altında ilim, sanat ve kültür merkezi haline geldi. Birinci Dünya Savaşı Esnasında bir süre Çarlık Rusya’nın işgali altında kalan Bitlis, Cumhuriyettin ilanından sonra il yapıldı.
Tarih boyunca çeşitli medeniyetlere kucak açan Bitlis’te, bu dönemlere ait birçok kale, cami, medrese, köprü ve kervansaray yapıları bulunmaktadır. Bu nedenle geçmiş medeniyetlerin kültür ve sanat kalıntılarıyla yan yana yaşamak mümkündür. Nemrut Yanardağı’nın patlamasıyla oluşan Van Gölü’nün, yarısından fazlası Bitlis İl sınırları içerisindedir. Tatvan, Ahlat ve Adilcevaz İlçeleri Van Gölü sahillerinin güzelliklerini, kendi tarihi özellikleriyle bütünleştirir. Özellikle uzun yıllar Selçuklu egemenliği altında kalan Ahlat’ta dünyaca ünlü kümbet adı verilen anıt mezarlar ve mezar taşları, Adilcevaz İlçesi’nde ise Urartular’a ait eserler ve özellikle Kef Kalesi, ilin tarihi zenginliğinin halkalarını oluştururlar.
Bitlis İlinin Adı Nereden Gelmiştir?
Bitlis’in günümüzde kullanılan isminin nereden kaynaklandığı kesinlikle bilinmemektedir. Bitlis tarih boyunca değişik isimlerle anılmıştır. Asurlular Bit-Liz, Persler ve Yunanlılar Bad-Lis veya Bad-Lais, Bizanslılar Bal-Lais-on, Babaleison veya Baleş, Araplar Bad-Lis, Ermeniler Pageş veya Pagişi olarak kullanmışlardır. Asur dilinde Bit kelimesi yurt, Bet kelimesi kale manasında kullanılmış, Bit-Liz demek Liz’in Yurdu, Bet-Lis demek ise Liz’in Kalesi manasına gelmektir.
Bitlis ismiyle ilgili olarak tarihçilerin ittifakla üzerinde durdukları olay şöyledir;
M.Ö. 336 yılında Makedonya kralı II. Filibe ölmüş, yerine Büyük İskender kral olarak geçmiştir. (Şerefname’de Makedonyalı büyük İskender’in, peygamber olarak bilinen İskender Zülkarneyn olduğunu iddia etmektedir. Zülkarneyn “iki boynuz” manasına geldiğinden, Zülkarneyn’in sürekli doğuya hareket ettiği ve 31 yaşında öldüğünden dolayı büyük İskender olduğunu savunmaktadır. Büyük İskender’in de anlında boynuz halinde iki et yumrusu çıktığı, doğuya seferler yaptığı ve 30 yaşlarında öldüğünden dolayı aynı kişiler olduğunu tezi ileri sürülmüştür. Ancak bu fikirler bugüne kadar ispat edilememiştir.) Babil’i işgal eden İskender, ordularıyla beraber Hindistan seferine çıkmayı kararlaştırmıştır.
Bu arada İskender’in anlında boynuza benzeyen iki et parçası çıkmış, maiyetinden gizlemek için sürekli boynuzlu miğfer kullanmak zorunda kalmıştır. Derdine çare için görüştüğü bütün hekimler, şifasının sularda olduğunu ve her gittiği yerdeki suları kullanmasını tavsiye etmişlerdir. Bu nedenle Büyük İskender, uğradığı her yerdeki sularda yüzünü yıkayarak derdine çare aramıştır. Şattülarap’a vardığı zaman Dicle nehrine akan bütün suların araştırılmasını istemiş, bilginleri bu işle görevlendirmiştir. Bütün suları araştıran İskender ve mahiyeti, uzun bir yürüyüşten sonra Bitlis önlerine gelmiştir. Bitlis çayının hastalığına şifa verdiğini görünce Kösür ve Rabat sularının birleştiği yerde karargahını kurmuştur.
Emrindeki hekimler İskender’e; suyun kaynağına gitmesini istemişlerdir. Bu tavsiye üzerine Bitlis’in doğusundan akan Rabat suyu takip edilerek suyun kaynağına gidilmiştir. Ancak günlerce bu suyu kullanmasına rağmen şifa olmadığını görmüş, bu defa şehrin batısından gelen Kösür çayına yönelmiş, sonunda bu suyun kaynağı olan pınara varılmıştır. Bu pınarın bulunduğu, suların fışkırdığı o dağlık, ağaçlık yeşil tepeler İskender’in gözüne çok güzel görünmüştür. Her taraf zümrüt yeşilliğinde, reyhan ve değişik çiçeklerle bezenmişti. Bu yerin iklimi İskender’i hayran bırakmıştır. Bu güzel tabiat parçasının havasından ve suyundan faydalanmak için birkaç gün (bir hafta) burada konaklamaya karar vermiştir. Bu suyun kenarında konakladıktan bir hafta sonra, Kösür suyunun derdine şifa olduğu ve boynuzlarının kaybolduğu görülmüştür.1 Günümüzde hala bu suya İskender Çeşmesi denilmektedir. Bu çeşme Bitlis’e 10 km. uzaklıkta, Duav yaylasındadır. Derdine şifa bulan İskender bu yerin ve suyun ebedileştirilmesi için Bedlis (Badlis) veya Leis ismindeki komutanını yanına çağırarak bu çeşmeden 4 saatlik veya 12.000 adımlık uzaklıkta, Rabat ve Kösür sularının birleştiği yerde müstahkem bir kale yapmasını istemiştir. Komutanına (Şerefname’de kölesi olarak geçmektedir) dönerek; “Ben İran (bazı Kaynaklarda Hindistan) seferinden dönünceye kadar buraya öyle bir kale yap ki, benim gibi bir kral veya kumandan dahi onu ele geçiremesin. Böylece bu kalenin ve yerin ismi kuşaktan kuşağa, yüzyıldan yüzyıla ebedileşsin” demiştir. Bu emri alan Bedlis veya Leis ismindeki komutan hemen işe başlamış, bir yıl gibi kısa bir sürede M.Ö. 331 tarihinde bugün ki kaleyi yapmayı başarmıştır.
Hindistan ve İran seferinden dönen İskender şehre geldiği zaman karşısında muazzam bir kale görmüştür. Bedlis’e haber göndererek kaleyi teslim etmesini istemiştir. Kaleyi teslim etmeyeceğini, savaşa hazır olduğu bildirerek İskender’in teklifini reddetmiş ve kale kapılarını kapatmıştır. Bunun üzerine İskender bütün güçleriyle kaleyi kuşatmaya başlamıştır. günlerce uğraşmış, kaleyi alamayacağını anlayınca kuşatmayı kaldırarak Rahva ovasına doğru geri çekilmiştir. İskender’in çekildiği gören Bedlis, Rahva ovasında İskender’in atının ayağına kapanıp bir zarf içinde kalenin anahtarını sunmuş, çıkışı bu yerde olan tünelden kendilerini kaleye davet etmiştir. Kalenin anahtarlarını alan Büyük İskender; “Bre mel’un, madem ki anahtarı verecektin, niye asi olup bu kadar adamımı kırdırdın” demesi üzerine Bedlis, İskender’den Affını dileyerek; “Ey büyük fatih! Benim sana karşı başkaldırmam ve direnmem, senin daha önce vermiş olduğun emrin gereği idi. Sen; benim gibi bir kralın alamayacağı bir kale yapmamı emretmiştin. Senin emrin üzerine yaptığım bu kalenin ne kadar sağlam, fethedilmesinin ne kadar imkansız olduğunu ispat etmek amacıyla bu cüreti gösterdim. Şimdi ben ve kuvvetlerim hareketimizden dolayı müstahak göreceğiniz cezaya razı olarak emrinizdeyiz” demiştir.
Komutanın bu sözlerini çok beğenen İskender, komutanını ödüllendirmek için şehrin yönetimini bu komutanına devrederek ve şehre Bedleis adını vermiştir. O günden sonra şehrin ismi Bedlis kalmıştır. Zamanla bazı harf değişikliklerine uğrayan bu isim, günümüzde BİTLİS adını almıştır.
Ülke | Türkiye |
---|---|
Coğrafi bölge | Doğu Anadolu |
Yüz ölçümü | |
– Toplam | 10,582 km2 (4,1 mi2) |
Nüfus (2012) |
|
– Toplam | 337.253 |
– Yoğunluk | 40,49/km² (104,9/sq mi) |
– Kır | 154.314 |
– Şehir | 182.939 |
Zaman dilimi | DAZD (+2) |
– Yaz (YSU) | DAYZD (+3) |
İl alan kodu | 434 |
İl plaka kodu | 13 |
Bitlis Yüzölçümü
Yüzölçümü 6.707 kilometre karedir. Yalnız bu yüzölçümü değerine Van Gölü’nün yüzölçümü dahil edilmemiştir.
Bitlis Nüfus
2012 yılında yapılan nüfus sayımına göre Bitlis ilinin nüfusu 337.253′dür. Bu nüfusun %54′ü il ve ilçe merkezlerinde, %46′sı kırsal alanlarda yaşamaktadır.
Bitlis İklimi
Deniz seviyesinden 1545 metre yükseklikte bulunan İlimize kış erken gelir, geç gider.Kışın çok kar yağar kışları soğuk ve kar yağışlı, yazları ise kısa sürer sıcak ve kurak geçer.Karasal iklim özelliğini gösterir.Yıllık sıcaklık ortalaması 9.7 C dir.En sıcak ay Temmuz en soğuk ay ise Ocak’tır. Meterolojik verilere göre İldeki yıllık sıcaklık farkı 15.5 C0 civarındadır.Van Gölü çevresinde bulunan Adilcevaz,Ahlat,veTatvan ilçelerinde kış daha yumuşak geçer.Bitlis ili yurdumuzun en çok kar yağışı alan bölgesidir. Bitlis İli deniz seviyesinden 1545 metre yüksekliktedir.
Arazi,Anadolu yaylasına nazaran daha yüksek ve daha girintili çıkıntılıdır, arazisinin % 71’i dağlık % 3’ü yayla , %10,4’ü ova , %15,6’sı dalgalı olup, değişik bir topografisi vardır. Bundan da anlaşılacağı üzere Bitlis İli Doğu Anadolu Bölgesinin en dağlık bir yerini teşkil etmektedir. Hatta Hizan ve Mutki İlçelerinde hiç ova bulunmamakta ve dağlık arazinin oranı % 90’ı geçmektedir. Ancak Adilcevaz ve Ahlat İlçeleri nispeten az dağlıktır. Buna mukabil ova olan sahalar bilhassa Adilcevaz’da daha fazladır. Bitlis’te arazide üçüncü zaman MİOSEN devrine kadar orojenik hareketler vuku bulmuştur. Bu devirdoe başlayan volkanik hadiseler,birçok fay ve çöküntülerin,büyük göllerin teşekkülüne sebep olmuştur. 3050 metre yüksekliğindeki Nemrut Dağı 4434 metre yüksekliğindeki Süphan Dağı, üçüncü zaman indifai olaylarının tabi abideleridir. Süphan ve Nemrut Dağlarının çevrelediği kısımlarda Fomeroller ve sıcak su kaynakları mevcuttur. Bu toprakların,son orojenik ve volkanik olaylarla sarsılmış olması,arazinin parçalanmasını sağlamıştır. Bu durumda depremlerin varlık şartlarını hazırlamış olduğundan, Bitlis’te deprem oldukça fazladır. Çöküntü sahalarında sular birikerek geniş göller meydana getirmiştir.
Arin Gölü ve Türkiye’nin en büyük krater gölü olan Nemrut Gölü bu tarz göllerdir. Gerek göllerin gerek ovaların yüzeyi deniz suyu seviyesinden çok yüksektir. İlin bazı önemli dağları Van Gölünü Güneyden çevirir. Bitlis İli dağlık bir sahayı kapladığı için ova yok denecek kadar azdır. Ahlat Ovasıyla, bir düzlük gibi Bitlis’in Kuzeydoğusundan Van Gölüne doğru uzayan, Rahva Ovasından başka büyük düzlüklere rastlanmaz. Adilcevaz ve Ahlat Ovası, bölgenin en bereketli ovasıdır. Van Gölü sahili boyunca uzanmıştır. Ova meyveliktir ve suları boldur.
Bitlis Bitki Örtüsü
Karasal iklimin sürdüğü ilde hakim bitki örtüsü step ve bozkırdır.Bunlar yağışların bol olduğu dönemde yeşeren yazın kuraklık ve sıcaklıkla birlikte kuruyan otlardan oluşur. Bitki örtüsü bakımından çayır otlak ve meraların geniş yer tuttuğu yayla görünümündedir. Yüksek kesimlerde yağışların artması ile genellikle meşe ağaçlarından oluşan orman koruluklarına rastlanır.Bu ormanların yörenin insanları tarafından bilinçsizce tahrip edilmesi ve yakacak odun olarak kullanılması nedeniyle gün geçtikçe azalmaktadır.Sulak yerlerde kavak söğüt ağaçlarıyla,elma,armut,ceviz,dut ağaçları çok sayıda vardır.İlimizde son yıllarda yapılan ağaçlandırma çalışmalarında önemli mesafeler alınmıştır.
Bitlis Haritası
Bitlis Müzeleri
Ahlat Müzesi 1970 yılında teşhire açılmıştır. Müzede daha çok 1965-1991 yılları arasında Çifte Hamam, Zaviye ve Ulu Cami’de yapılmış kazılarda çıkarılan eserler, Seçuklu Dönemine ait figürlerle bezeli seramik buluntuları sergilenmektedir.
Sergilenen eserler arasında ilçeye 15 km. uzaklıkta bulunan Yuvadamı nekropol alanından çıkarılan M.Ö. 2. binyıl ve Erken Demir Çağına ait mezar buluntuları (seramikler) ve bunlar içerisinde önemli bir yer tutan M.Ö. 2. binyıl Doğu Anadolu kökenli seramikler de yer almaktadır. Müze seksiyonunda yer alan eserler şöyle sınıflandırılabilir;
- Değişik dönemlere ait sikkeler.
- Urartu kültürüne ait çift ejderha başlı bilezikler, kemerler, elbise iğneleri ve saç tokaları.
- Roma Dönemine ait seramik örnekleri, kandiller, pipolar.
Bitlis Türbeleri
Önemli mezar anıtları olan bu türbeler; Bitlis İlimizde sayı ve sanat bakımından oldukça zengindir. Bu türbelerin bir çoğu Selçuklu döneminde yapılmıştır. Günümüze kadar özelliklerini koruyanlardan bazıları şunlardır;
Bitlis Küfrevi Türbesi
1898 tarihinde, Bitlis mimari yapısından tamamen farklı bir tarzda yapılan türbe, Küfrevi Konağı’nın bahçesinde kurulmuş bir ziyaretgahtır. Dış görünüşü itibariyle İstanbul’ daki “Geç Dönem” türbelerine benzemektedir.
Ahlat Emir Bayındır Kümbeti
Taht-ı Süleyman mahallesindedir. Kümbeti üst taraftan çepeçevre saran kitabesinde, hicri 886 yılında ölen Melik Bayındır İbn-i Rüstem Bey’in adı yazılıdır. Ahlat kümbetleri içerisinde en ilgi çekeni olanıdır. Sütunlar ve kemerlerle binaya doğru açılan silindirik gövdesi kare kaide üzerine oturtulmuştur. Dışarı doğru taşan konik külahı ve süslemesi ile diğer kümbetlerden oldukça farklıdır.
Ahlat Çifte Kümbet
İki kümbet yanyanadır, büyük kümbet Akkoyunlulardan Bugatay Aka ile Şirin Hatun’a küçük kümbet ise Esen Tekin Hatun’a aittir. Güney ve Batı cephesindeki kitabelerde, 1280 tarihinde yapıldığı yazılıdır.
Ahlat Emir Ali Kümbeti
Bu kümbet harabe şehir yolu üzerinde bulunmaktadır. Kitabesi Rus harbinde kırıldığı için yapılış tarihi kesin olar bilinmemektedir. Mimari özelliklerinden yola çıkılarak 14. Yüzyıla ait olduğu düşünülmektedir. Kare planlı ana mekanın önünde, duvarları kademeli olarak yükselen bir kısım bulunmaktadır. Biçim özelliği olarak diğer kümbetlere benzemektedir.
Ahlat Usta Şagirt Kümbeti
Meydanlık mezarlığının güneyinde, Van gölüne oldukça yakın bir yerdedir. Ahlat kümbetlerinin en büyüğü olduğu için “Ulu Kümbet”de denilmektedir. Kitabesi olmadığı için yapılış tarihi kesin olarak bilinmemektedir. Diğer Selçuklu kümbetleri gibi iki katlıdır. Alt kat mezar, üst kat ise mescit olarak yapılmıştır.
Bitlis Şeyh Babo (Üryan Baba) Türbesi
İnönü mahallesinde bir yamaçta bulunan türbenin kitabesi yoktur. Ancak içindeki mezar taşında 1834 tarihi yazılıdır. Halkın önemli ziyaret mekanlarından biridir.
Ahlat Abdurrahman Gazi Türbesi
Sahabe-i Kiramdan olan bu zat, Hz. Ömer zamanında 641 yılında bölgeyi fethetmekle görevlendirilen El-Cezire Komutanı İyaz Bin Ganem komutasında olup Ahlat’ın fethi sırasında burada şehit düşmüştür. Geç dönem Ahlat Kümbet mimarisine uygun tarzda yapılan türbesi yoğun ziyaretçi potansiyeline sahiptir. İlimiz sınırları içerisinde bulunan diğer bazı türbeler ise şunlardır : İhlasiye külliyesi içinde yer alan ; Hoca Hasan, Ziyaed-din Han, 11. Şerafhan, Üçbacılar,Veli Şemsettin Türbeleri, Nuhiye, Saidiye, Hacı Yusuf, Şeyh İsa Türbleri, Erzen Hatun Kümbeti, Şeyh Hasan Türbesi ve Güroymak Kalenderağa Kümbeti.
Bitlis Kaleleri
Bitlis Kalesi
İl merkezindeki çarşının hemen dik yamacında yer alan Bitlis Kalesi M.Ö. 312 tarihinde Büyük İskender’in emri ile kumandanlarından Leys Bedlis tarafından inşa ettirilmiştir. Kale torakla dolu olduğu için içini gezmek mümkün değildir. Ancak tepede panoramik olağanüstü güzellikte bir manzara vardır.
Tatvan Kalesi
Kanuni Sultan Süleyman’ın vezirlerinden Zal Paşa tarafından Tatvan’ın bugünkü Tuğ mahallesinde yaptırılmıştır.
Ahlat Sahil Kalesi
Urartular dönemine ait olan kale 1224 yılında meydana gelen şiddetli bir yer sarsıntısı neticesinde yıkılmıştır. 1556 yılında Kanuni Süleyman tarafından yeniden yaptırılmıştır.Günümüzde sadece kale mevcut olup, içindeki yapı kalıntılarına da rastlamak mümkündür.
Adilcevaz Sahil Kalesi
Van Gölü kıyısında sarp kayalar üzerine kurulmuştur. Kulesi bulunan kalenin içinde Süleyman Han Cami, cephane mahzeni, buğday ambarları, su sarnıçları, mehterhane kulesi ve 70 ev bulunduğu kaynaklardan anlaşılmaktadır. Günümüzde sadece kalıntıları mevcuttur.
Bitlis Camiileri
Ulu Camii
Bitlis Şehir merkezinde yer alan camii, kitabesine göre; Milâdi 1150 yılında Ebu’l Muzaffer Muhammed tarafından yapılmıştır. Dış görünüşündeki tek özellik kıble tarafında bulunan konik külahlı dış örtüsü ile camiden ayrı bir kule şeklinde yükselen minaresidir. Kitabesinden anlaşıldığına göre minaresi 1492 yılında yapılmıştır. Osmanlı mimari özelliklerini taşıyan minare, restorasyon çalışmaları sonucunda asıl özelliğinden uzak basit bir görünüme bürünmüştür. İbadet saatleri dışında sürekli ziyarete açıktır.
Gökmeydan Camii
Merkez Gökmeydan semtinde bulunan camii kitabesinde 1801, minare kitabesinde ise 1924 tarihleri kayıtlıdır. Sivri kemerli anıtsal birkaç kapısı vardır. Caminin kıbleye bakan dış yüzünde özenle işlenmiş mimari süslemelere rastlanır. Minaresi çok kaliteli bir işçilik ile süslenmiştir. Minare üzerinde süsleme unsuru olarak geometrik motifler, minik rozetler ve kaval silmeler kullanılmıştır. İbadet saatleri dışında sürekli ziyarete açıktır.
Şerefiye Külliyesi ve Camii
Bitlis Şehir Merkezinde yer alır. Medrese, camii, imaret ve türbe kısımlarından meydana gelmiş bir külliyedir. Kitabesine göre 1529 yılında IV. Şerefhan tarafından yaptırılmıştır. Mimari zenginliği ve özellikle giriş kapısındaki süslemelerle dikkati çekmektedir. İbadet saatleri dışında sürekli ziyarete açıktır.
Adilcevaz Tuğrul Bey (Zal Paşa) Camii
Adilcevaz-Ahlat yolu üzerinde, göl kenarındadır. 16. Yüzyılda Zal Paşa tarafından yenilendiği tahmin edilen caminin üzerinde on iki küçük kubbe bulunmaktadır. İbadet saatleri dışında sürekli ziyarete açıktır.
Ahlat İskender Paşa Camii
Eski Ahlat kalesi bulunmaktadır. Kitabesine göre H.992 (M.1584) tarihinde İskender Paşa tarafından, muhtemelen Mimar Sinan’a yaptırılmıştır. Yavuz Sultan Selim zamanında inşa edilen camii, Kanuni Sultan Süleyman döneminde genişletilmiştir. Camii iç ve dış yapılışı itibariyle Osmanlı Mimarisinin tipik bir örneğini teşkil etmektedir. İbadet saatleri dışında sürekli ziyarete açıktır. İlimizde bulunan gezilebilecek diğer camilerden bazıları şunlardır: Merkez Kızıl Cami, Dörtsandık, Ayne’l –Barid, Şeyh Hasan, Alemdar, Kureyşi, Taş, Hatuniye; Ahlat İskender Paşa, Emir Bayındır Camileri.
Bitlis Medreseleri
İhlasiye Medresesi, Nuhiye Medresesi, Şerefiye Medresesi, Yusufiye Medresesi ilin önemli medreseleridir. Bitlis’te bulunan medreseler, dönemin eğitim, öğretim ve kültür hizmetlerinin yürütüldüğü önemli kurumlardır. Bu medreseler açık avlulu ve kapalı avlulu plan sisteminde yapılmışlardır. Yapı malzemeleri Bitlis’in ünlü kesme taşıdır. İlimiz hudutları içerisinde bulunan medreselerin en önemlileri şunlardır;
İhlasiye Medresesi
İl Merkezinde bulunan Medrese, Selçuklular tarafından 1216 tarihinde yaptırılmıştır. Döneminin en önde gelen bilim merkezlerinden ( günümüz üniversiteleri ) biri konumundadır. Kitabesine göre 1589 tarihinde Bitlis hanlarından 5. Şerefhan tarafından onarılmıştır. Mimari görünüş açısından klasik Selçuklu estetiğinin tüm özelliklerini taşıyan şaheser, Arkeoloji Müzesi olarak kullanılmak üzere restore edilmiştir. Halen ihtiyaca binaen Kültür ve Turizm İl Müdürlüğü hizmet binası olarak kullanılmakta olan yapı resmi mesai saatleri dahilinde ziyarete açıktır. Bahçesindeki ziyaretgah olarak kullanılan Şerefhanoğullarına ait Veli Şemsettin, Ziyaeddin Han, II.Şerefhan ve Üç Bacılar Türbeleri ile birlikte bir bütünlük arzetmektedir.
Yusufiye Medresesi
Merkez Girik düzü mevkiinde bulunan bu medresenin XVIII – XIX. yüzyılda yapıldığı sanılmaktadır. Cennet çukuru denilen kümbet ve mezarlığın bulunduğu semttedir. Bir ara kapalı cezaevi olarak kullanılmış olup, restorasyon çalışmaları halen devam etmektedir. İlimiz sınırları içerisinde bulunan diğer medreseler ise şunlardır: Nuhiye, Hatibiye, Şerefiye, Şükriye, Hatuniye, Ahlakiye, Haci Begiye, Haliliye ve Tağki İslâm Medreseleri mevcuttur.
Bitlis Hamamları
Bitlis merkezinde Şerefhanlar’a ait olan Han Hamamı ile XVI. yüzyılda Hüsrev Paşa tarafından yaptırılan Paşa Hamamı bu güne kadar varlıklarını koruyabilmişlerdir. Ayrıca kale üzerindeki Han Sarayı Hamamı ile Zeydan mahallesindeki Saray Hamamının ancak kalıntılarına rastlanabilmektedir. El Aman Kervansarayındaki hamam kalıntısı ile Ahlat ve Adilcevaz Kaleleri içerisindeki hamam kalıntıları tarihi değer taşımaktadır.
Bitlis Hanları ve Kervansarayları
Hatuniye (Hazo) Hanı
Aynı adla anılan köprünün yanı başında bulunan bir handır. Abbasilerden Sultan Evhadullah Hanın kızı Hamu Hatun tarafından XI. Yüzyılda yaptırıldığı söylenmektedir.
Papşin (Hüsrev Paşa) Hanı
Bitlis-Tatvan karayolu üzerinde bulunmaktadır. Beylerbeyi Hüsrev Paşa tarafından XVI. yüzyılda yaptırıldığı rivayet edilmektedir.
Başhan Hanı
Bitlis-Tatvan karayolu üzerindedir. XVI. yüzyılda Van Beylerbeyi Hüsrev Paşa tarafından yaptırıldığı rivayet edilmektedir.
El-Aman Hanı
Anadolu’nun en büyük kervansaraylarından biri olan El Aman Hanı, dükkanları, cami ve hamamı ile bir külliye teşkil etmektedir. XVI. yüzyılda Hüsrev Paşa tarafından yaptırılmıştır. İl sınırları içerisinde bulunan diğer han ve kervansaraylardan başlıcaları şunlardır; Şerefiye, Arasa, Yusufiye, Duhan ve Kokoz Zal Paşa hanlarıdır.
Bitlis Kaplıcaları
Fay hattı üzerinde bulunan Bitlis merkez ve çevresinde sayısız kaplıcaya rastlanır. Bunlardan bazıları; Güroymak (Çukur) Kaplıcası, Ilıcak (Germav) Kaplıcası, Nemrut Dağı Kaplıcası, Alemdar, Köprü Altı, Çim Çölmüğü, Arap Köprüsü, Yılan Dirilten, Acı Su vb. kaplıcaları olarak sıralanabilir.
Bitlis Köprüleri
Narlıdere (Kasrik) Köprüsü
Bitlis-Baykan yolu Narlıdere Köyünde bulunan bu muhteşem yapının kitabesi olmadığından hangi tarihte ve kimin tarafından yapıldığı bilinmemektedir. Ancak, gerek köprü mimari özellikleri ve gerekse yörenin tarihi durumu göz önüne alındığında Osmanlı dönemi 16. yy. sonları ya da 17. yy. içinde yapılmış olabileceği kanaati yaygındır.
Ahlat Emir Bayındır Köprüsü
Muhtemelen 13. yy.’da inşa edildiği, ancak daha sonraki dönemlerde, özellikle 15.yy’da Akkoyunlu döneminde onarımının yapıldığı ya da yenilendiği tahmin edilmektedir.
Bitlis Gölleri
Van Gölü
Sodalı ve tuzlu suyu olan Van Gölünün yarısı Bitlis sınırları içerisinde yer almaktadır. Ahlat, Adilcevaz ve Tatvan ilçeleri Van Gölü kıyısında kuruludur. Kıyılarda pek çok plajın yanı sıra konaklama, yeme-içme tesisleri bulunmaktadır.
Nemrut Dağı ve Krater Gölleri
İlin kuzeyinde, Tatvan İlçesinin sınırları içerisinde yer alan ve yüksekliği 2935 m. olan Nemrut Dağı, volkanik bir dağdır. Bir doğa harikası olan Nemrut Dağı her yıl özellikle yaz aylarında çok sayıda yabancı ve yerli turist tarafından gezilmektedir.
Nemrut Dağı krater alanı içerisinde yer alan Nemrut Gölü, büyüklük bakımından ülkemizin birinci , dünyanın ise ikinci en büyük krater gölü unvanına sahiptir. Bitlis’e 27 km., Tatvan’a ise 13 km. uzaklıkta bulunan dağa Tatvan – Çekmece Köyü ve Ahlat – Serinbayır köyü yollarından otomobille rahatlıkla çıkılabilmektedir.
Bitlis Yöresel Yemekler
Bitlis’in en ünlü yemeği Büryan Kebabı olup bu yemek Haziran, Temmuz ve Ağustos aylarında yenilir. Çünkü Büryan kebabı oğlak etinden yapılmaktadır. Diğer bir yemek ise Avşor yemeğidir. Yalnız bu yemeği yiyebilmek için uykunuzdan fedakarlık yapmanız gerekiyor. Çünkü Avşor yemeği sabah saat 5′te yenir.
Bitlis de pişirilen mahalli yemekler sırasıyla;
- İçli Köfte
- Şekalok Yemeği
- Tutmanç Aşı
- Çorti Köftesi
- Büryan Kebabı
- Katıklı Dolma
- Gari Aşı
- Ayran Aşı
- Glorik
- Gebol
- Çireş Pancarı
- Kengerli Pilav
- Halim Aşı
- Keşkek
- Çorti Aşı
- Keledoş
Bitlis Köftesi
Bitlis Köftesi Malzemeleri
Bitlis kadını için yapılması açısından olgunluğun bir ölçüsü sayılan bu yemek için gerekli malzemeler ; 1 kg sinirsiz ve yağsız but eti, 1 kg ince bulgur, 1/2 kg şereh (beden) yağı, yarım baş soğan, bir miktar toz biber, kara biber, iki adet ekşi nar veya limon suyu ve yeteri kadar tuz.
Bitlis Köftesi Hazırlanması
İçinin hazırlanışı; Şereh yağı makinede iki kez çekildikten sonra içine yarım baş soğan rendelenerek, tuz, karabiber ve toz biber ile karıştırılır. Bu karışma ekşi nar içi, o yoksa limon suyu sıkılır. Yapılışı; sinirsiz ve yağsız but eti iki kez makinede çekildikten sonra elde edilen bu kıymaya bir o kadar da ince bulgur karıştırılarak su ile yoğrulur. Yoğrulmuş olan hamur küçük parçalara ayrılır, bu parçalar birer birer sol avuç içine alınarak sağ elin şahadet ve orta parmağı ile delinmeyecek şekilde oyulur.
Bu oyuğun içine alabildiği kadar yukarıda tarif ettiğimiz içi için hazırlanmış karışımdan konulur. Daha sonra oyuğun ağzı kapatılarak sağ el suya değdirilmek suretiyle iki el arasında yuvarlayarak düzeltilir. Usta ev kadınlığının ifadesine göre köftenin en mühim tarafı ağzının kapatılması ile, dış kısım kalınlığının bir birine eşit olmasıdır. Sıra pişirilmesine gelmiştir. Köfteler kuvvetli bir ateş üzerinde fıkır fıkır kaynayan su dolu bir tencerenin içerisine taşmayacak şekilde elle atılarak alevin daha kuvvetlenmesi temin edilir. Bir müddet kaynadıktan sonra köfteler suyun yüzüne çıkınca piştiği anlaşılır ve sıcak servis yapılır.
Büryan Kebabı
Büryan Kebabı Malzemeleri ve Yapılışı
Anadolu’nun bazı yerlerinde yapılan tandır kebabından çok farklı bir şekilde yapılan büryan için “Hevur” denilen erkek keçi eti tercih edilir, bulunmadığı taktirde erkek koyun eti kullanılır, kebabın yapılışında büyük bir rol oynayan tandırın ebatları şöyledir; Ham toprakta 2,5m derinliğinde bir çukur kazılır. Çukurun ağız genişliği 45cm , dip genişliği ise 125cm’dir. Büryancı piyasanın en nazik ve yağlı etinden birkaç gövde alır gövde dışındaki yağları kopmayacak şekilde kat kat bıçakla etten ayırarak sarkıtılır. Bu et iyice yıkandıktan sonra ince tuzla her tarafı iyice tuzlanır.
Gövdenin üst tarafına fazlaca tuz vurulur. Büryancılar etin durumuna göre ne kadar tuz vurulacağı konusunda ihtisas sahibidirler. Tandırda alevli ateş yanıp söndükten ve tavını aldıktan sonra madeni bir leğene bir miktar su konulup, çengeller takılarak tandırın dibine indirilir. Et gövdelerinin de üst tarafına çengeller takılarak tandırın ağzına bırakılan demir çubuktan sarkıtılır. Taş olan tandır kapağı kapatılarak etrafı kırmızı çamurla hava almayacak şekilde sıvanır.
Böylelikle et tandırın içerisinde hem pişer hem de suyun buharı ile yumuşar. Tandırın ağzı etin hususiyetine göre 45 dakika ile 1 saat arasındaki bir zamanda açılır ve yerine asılarak kebaplar servise çıkarılır. Bu sırada dikkatle bakıldığı zaman tuz eriğinin etin etrafında adeta bir kabuklaşma meydana getirdiği görülür. Büryanın sıcağı makbuldür. Bunu temin için büryancı uzun müddet sıcaklığını muhafaza eden tandıra soğuyan gövdeleri tandıra indirir ve servis için tandırdan sıcak gövdeleri çıkarır. Garnitür olarak yaygın bir şekilde yaş üzüm tercih edilir. Evlerde böyle bir kebap olanağı olmadığından, sadece büryancılardan temin edilir. Etteki besleyici maddelerin kaybolmamasından dolayı besin değeri oldukça yüksek bir yemek türüdür.
Bitlis İlçeleri
Bitlis Adilcevaz İlçesi
Adilcevaz’ın tarihi mağara devrine kadar dayanır. Adilcevaz’ın eski isminin ne olduğu her ne kadar tarihçe belli değilisede bu beldeye Zatülcevaz – Elciğaz, Elceviz ismlerinin verildiğine şahit oluyoruz.Adilcevaz ismi ancak Karakoyunluların buraları işgalinden sonra ortaya çıkmaktadır. Tarihi yönden oldukça zengin değerlere sahip olan ilçe M.Ö.2000 yılına Urartuların yerleşim merkezi olmuştur.İlçenin kuzeyinde Urartulara ait KEF kalesi Adilcevaz’da medeniyetin ve uygarlığıın bundan tam 2786 yıl önce başladığını gösterir.
1071 yılında Türk İslam Kumandanı Alparslan komutasındaki büyük Selçuklu İmparatorluğu ordusu,Roma İmparatorluğunun ordularını Malazgirt Meydan Muharebesinde bozguna uğratması ile Anadolu kapıları bir daha kapanmamak üzere Türk milletine açılmış, 1914 yılına kadar Osmanlıların hakimiyetinde kalan Adilcevaz bu tarihte sömürgeci Rus’ların işgaline uğramış,Bunun sonucunda ilçe halkı Anadolunun muhtelif yerlerine göç etmişlerdir.1918 tarihinde yapılan Gümrü antlaşması ile bu topraklar üzerinde tekrar Türk hakimiyeti kurulmuş,halk tekrar Adilcevaz’a geri dönmüştür.
İl Merkezine 85 km. mesafededir.
Bitlis Ahlat İlçesi
Ahlat Tarihi Durumu
Ahlat İlçesinde taş dönemleri olan Paleolitik ,Mezolitik ve Neolitik çağlara ait hiçbir Kültürel kalıntı yer almamaktadır.
- M.Ö. 1700 lerde Hurri-Mitanni
- M.Ö. 1000 Asur
- M.Ö. 900-600 Urartu
- M.Ö. 600 Med Egemenliği
- M.Ö. 545-330 Pers Egemenliği
- M.Ö. 330 Makedonya (Hellenistlik Selokidler)
- M.Ö. 200 Part
- M.Ö. 150 Bağımsızlık
- M.Ö. 30- M.S. 395 Roma
- M.S. 395-641 Bizans
- M.S. 641 İslam İmparatorluğu Egemenliği
- M.S. 800 Abbasiler
- M.S. 850 Emeviler
- M.S. 850-992 Bizans
- M.S. 992 Mervanoğlu Beyliği
- 1054 Yılında Selçuklu Sultanı Tuğrul Beyce Anadolu’da Türklerce Şehir olarak ele geçen ilk yerdir.
- 1085-1090 Dilmaçoğulları
- 1100-1207 Ahlat Şahlar (Sökmenler)
- 1207-1229 Eyyubiler
- 1229-1231 Moğollar (Celalettin Harzemşah)
- 1231-1243 Anadolu Selçukluları
- 1243-1335 İlhan Egemenliği
- 1396-1462 Karakoyunlu Egemenliği
- 1472-1488 Akkoyunlu Egemenliği
- 1509-1535 Safavi Egemenliği
- 1535 Osmanlı Egemenliği
İlçede çoğu l3. Yüz yıldan kalma 14 Kümbet,Osmanlı Egemenliği döneminden 1 Roma-Bizans ve Selçuklularca kullanılmış 1 olmak üzere 2 adet kale,Selçuklu ve Beylikler döneminden kalma 5 tarihi mezarlık,Osmanlı döneminden kalma 1 tarihi mezarlık,yine Yuvadamı Köyünün kuzeyinde M.Ö. 2000 ile M.Ö. l200 arasında kullanılmış (Orta Tuna,Geç Tuna Çağı-Erken Demir Çağı) 4 ayrı mezarlık, Osmanlı döneminden kalma 2 Cami, Beylikler döneminden 2 Osmanlı döneminden 1 adet hamam, Akkoyunlu dönemi köprüsü bugün için ayakta kalmış taşınmaz Kültür varlıklarımız olup, Ahlat İlçesinde yer alan Müze Müdürlüğü de İlin tek Müzesidir. Müze Müdürlüğü teşhirinde Roma-Bizans-Selçuklu-Osmanlı dönemine ait Sikkeler,Ahlat Yuvadamı mezarlığından gelen M.Ö. 2000 ile M.Ö. 1200 yılları arasına ait çok renkli (Doğu Anadolu Bölgesine has ) çanak-çömlekler, Urartu dönemi bronz,saç tokaları-elbise iğneleri,Urartu dönemi tören kemerleri, Roma-Bizans dönemi bayan kolyeleri,parfüm kapları, Ahlat Selçuklu dönemi 13. Yüz yıla ait üzerinde özellikle insan-hayvan-yazı takliti süslemeler yer alan sıraltı (sgrafitto) ve lüster denilen özel tekniklerle yapılmış sırlı seramikler,sırsız kalıp tekniğinde yapılmış kaplar,hayvan formunda kap tutamakları,eczacılıkta kullanılmış kaplar,Osmanlı imparatorluğu son döneminde kullanılmış olan etnografik kap kacaklar görülebilir.
İlçenin taşınmaz Kültür varlıklarından olan en önemli taşınmaz eseri ise Selçuklu ve Beylikler döneminde kullanılmış olan Meydanlık Mezarlığı yaklaşık 200 dönümlük bir sahayı kaplamaktadır.Mezarlıkta Şahideli-Şahidesiz-Sanduka Mezarların dışında Stupa tarzında orta Asya Türk Mezar tipleri (1025-1100 arasında yapılmışlardır) olan oda tarzı yeraltı Mezarlarında görülür. İlçenin diğer önemli taşınmaz eseri içinde Kümbetler önemlidir. Kümbetler Stupaların İslami etki ile birlikte gelişmiş olan,yeraltı mezar odası üzerine küçük bir mescit eklenen bey ve yöneticilere ait anıtsal Mezarlardır. Ahlat’ın önemli eserlerinden olan Sahil Kalesi Osmanlı İmparatorluğu dönemi (Kanuninin İran seferi sırasında 1554 genişletildi,Diyarbakır mimari tarafından inşaatını yapmıştır.
Tam inşaası 2. Selim zamanında 1568 yılında tamamlandı.)Eski Ahlat Kalesi Roma döneminden Osmanlı İmparatorluğu 1552 yılına kadar kullanılmıştır. Özellikle eski Ahlat Kalesi dış surları İkikubbe Mahallesinin büyük bir çoğunluğunu içine alan Surlarına ait bazı kalıntılar bugün bile görülmektedir. İl Merkezine 65 km. mesafededir.
Bitlis Güroymak İlçesi
İlçenin kuruluş tarihi kesin olarak bilinmemektedir. Önceleri Norşin adı verilen bir yerleşim merkezi bulunduğu, bilahare büyüyerek Güroymak İlçesine dönüştüğü bilinmektedir. Norşin yerleşim birimine hayli uzakta yer alan Kümbet ve Selçuklu Mezarlığından daha önce ovada 11. yüzyılda bir yerleşim olduğu anlaşılmaktadır. Aşağıkolbaşı, Kuştaşı ve Budaklı Köylerinde Selçuklu Mezarlıklarına rastlanılmaktadır.
Bölgenin genel tarihinden anlaşılan İlçenin bulunduğu toprakların Hititler, Urartular, Persler, Mekedonya Krallığı, Selefke Krıllığı, Nesati Devleti, Roma İmparatorluğu, Mervaniler, Dilmaçoğlu Beyliği, Sökmeniler Beyliği, Şerefhanlar, Osmanlılar ve Rusları ve tekrar Osmanlıların elinde kaldığıdır. Güroymak İlçesi 04.07.1987 gün ve tarih 19507 Sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan 19.06.1987 gün ve 3329 sayılı kanunla resmiyet ve İlçe Kaymakamının 14.10.1988 tarihinde göreve başlamasıyla İlçe olmuştur. Güroymak yeni ve gelişmekte olan bir İlçedir. İl Merkezine 30 km. mesafededir.
Bitlis Hizan İlçesi
Bölgede ilk yerleşmeler M.Ö. 1000’li yıllarda Urartular ile başlamıştır. Daha sonra Pers, Roma, Bizans ve Arap devletlerinin egemenliğinde kalmış; 11. yüzyılda Selçukluların, 16. yüzyıl başlarında da Osmanlıların sınırlarına dahil olmuştur. Hizan 1936 yılında İlçe yapılarak Bitlis İline bağlanmıştır. İlçe Bitlis ilinin ve Van Gölü’nün güneyinde sarp bir bölgede yer almaktadır. Topraklarının %90’ı dağlık olup, küçük dereler dışında önemli akarsuyu yoktur.
Tipik karasal iklim hakim olan ilçede yaz mevsiminde ortalama en yüksek ısı 25, kış mevsiminde ortalama en düşük ısı -15 derece civarındadır. Bitlis merkez ilçe ve diğer ilçelere göre orman varlığı fazla olmakla birlikte, ülke genelindeki ormanlık alanlara göre orman varlığı azdır. İl Merkezine 60 km. mesafededir
Bitlis Mutki İlçesi
Mutki, doğusunda Bitlis İli, güneyinde Baykan, batısında Sason ve Muş İli ile, kuzeyinde Güroymak İlçesi ile çevrili 1.06 m2 üzerine kurulmuş Bitlis İline bağlı 20 km uzaklıkta bir ilçedir. Mutki İlçesi tarih çağları boyunca Asurların, Perslerin, İskender Roma ve Bizans İmparatorluklarının hâkimiyetinde bulunmuş, Halife Hz. Ömer zamanında Müslüman Araplar tarafından fethedilmiştir.
Bundan sonra birkaç defa Müslümanlar ile Bizanslar arasında el değiştiren bu topraklar 1071 Malazgirt Zaferi’nden sonra Anadolu’ya başlayan büyük Türk gücünün ilk durak yerinden biri ve Akkoyunlu gibi çeşitli Türk beyliklerinin idaresi altında kalan bölge 1514 Çaldıran zaferinden sonra Osmanlı Devletinin topraklarına katılmış, Birinci Savaşı sırasında Ermeni ve Ruslar tarafından işgal edilen bölge, 6 Nisan 1916 yılında işgalden kurtarılmıştır. Mutki İlçesi Bitlis İlinin 1935 yılında çıkan bir kanunla İl olması ve 4 Ocak 1936 yılında teşkilatlanması ile birlikte 1938 yılında Miritağ köyünde yapımına başlanan Hükümet Konağının tamamlanması ile 1941 yılından bugüne kadar “Mutki” İlçe adı ile anılmaktadır.
Bitlis Tatvan İlçesi
Tatvan ilçesi, doğuda Van Gölü, güneydoğuda Gevaş, güneyde Hizan ilçeleri ile batıda Bitlis ili, kuzeyde de Ahlat ilçesi ile çevrili olup yüzölçümü 1235 km2, yüksekliği ise 1720 metredir. İlçe 41 derece 33 dakika ve 43 derece 11 dakika doğu meridyenleri ile 37 derece 54 dakika ve 38 derece 58 dakika kuzey paralelleri arasında bulunmaktadır.
Tatvan’ın Tarihi Durumu
Tatvan’ın ilk kuruluş yeri Küçük su Köyü olup yörede tarih boyunca bir çok uygarlık yaşamıştır. Yörenin ilk sakinleri Huriler olup,M.Ö 3000-2000 yıllarında Van Gölü dolaylarında yaşamış bir topluluktur. Bunların yanı sıra bölgede küçük krallıklarda bulunmaktaydı. Bunlardan Mittani’ler M.Ö 18.yy.da krallık kurarak geniş bir alanda hüküm sürdüklerini M.Ö 1340-1200 yılları arasında bu bölgede yaşamış olan Asur’luların yazılı kaynaklarından öğreniyoruz. Büyük İskender’in Doğu seferi sırasında (M.Ö 333) Persler’in yıkılmasıyla yörede bir çok küçük beylikler kuruldu ve yöre bu küçük beylikler arasında sık-sık el değiştirdi. 227 yılında Sasani krallığı kurulur ve sonraki dönemlerde bölge Sasaniler’in hakimiyeti altına girer. 395 yılında Roma imparatorluğunun Doğu ve Batı olmak üzere ikiye ayrılarak Batı Roma imparatorluğu, Bizans imparatorluğu olarak Ortaçağ Anadolu suna damgasını vurur. Ancak 1000 yıllık bir tarihe sahip olan, Bizans, 640 yıllarından başlayarak Arap saldırılarına uğrar. Arapların bu bölgede uzun süre hüküm sürdükleri bilinmektedir. Araplar Anadolu’nun doğusuna sık-sık akınlar düzenleyerek Bizanslılar ile savaşmışlardır.
İlk olarak İyaz Bin Ganm (630-640) bölgeye sefer düzenleyerek Tatvan civarlarına varır 642 yılında ikinci kez sefer düzenler. Emeviler döneminde İslam egemenliği sağlamca kökleşmez. Abbasiler zamanında Arap valilerinin baskısı çok artar. Abbasiler burada durmak bilmeyen isyanları bastırarak Ermenileri kazanmak ister, böylece uzun bir barış dönemi ile birlikte yoğun imar çalışmaları başlar (11.yy.) 11.yy’ın başlarında bölgeye Selçuklular akın etmeye başlar ve 1018 yılında Çağrı Bey komutasında bu yöreyi kuşatır. 1207 yılında Eyyubiler egemenlik kurar, 1229 yılında Ahlat ile birlikte Tatvan’da Harzemşahlar’ın eline geçer. Bu durum Selçukluları ve Harzemşahları karşı karşıya getirir. 1232 yılında Anadolu Selçukluları buraları geri alır. 1243 yılında Moğolların Selçukluları yenilgiye uğratmasıyla bölgedeki barış sona erer. Bu dönemden sonra Ak koyunlular, Kara koyunlular, İlhanlılar ve diğer beylikler arasında sık-sık el değiştirir. Kanuni Sultan Süleyman döneminde 1533’de İran’a büyük bir sefer düzenlenir. Bitlis Beyliği’nin başı Şeref Han İran’a sığınır. Osmanlının gönderdiği ulema Paşa Bitlis’i ele geçirmeye çalışırken Safaviler ile savaşmak zorunda kalır. İstanbul’dan çıkan büyük ordu Bitlis,Tatvan,Ahlat,Adilcevaz ve Van’ı hiç zorlanmadan alır. Osmanlı ordusu 1548’de Tebriz’i aldıktan sonra bu bölgeyi tekrar geri alır.
Safaviler yaptıkları saldırılarla yöreyi yağmalayarak büyük zarar verirse de Kanuni üç kez sefer düzenleyerek Safavilerin bölgedeki etkinliklerine son verir. Yörenin geçiş noktası olması nedeniyle her dönemde sık-sık el değiştirmiş istilalara uğramıştır. Tatvan isminin nereden geldiği kesin olarak bilinmemekle birlikte Kanuni döneminde Zal Paşa tarafından şimdiki Çağlayan Mahallesi mevkiinde bir kale yaptırdığı ve halkın buraya Taht-ı Van adını verdikleri söylenmektedir. Cumhuriyetin kuruluşuna kadar Osmanlı yönetiminde olan ilçe Cumhuriyet ile birlikte şimdiki Küçüksu’da nahiye merkezi olarak kurulmuş, 1936 yılında ilçe merkezi olarak şimdiki yerine taşınmıştır.
Bitlis El Sanatları
İlimizde geçmişte ve günümüzde yapımı devam eden el sanatların şöyle sıralayabiliriz.
a) El Tezgahlarında dokunan el sanatları :
Gej ( Yöresel Kumaş ) : Mutki ve Hizan İlçelerinde dokunmakta olan bu el sanatı İl Kültür Müdürlüğü ile Mutki Halk eğitim Merkezi Müdürlüğünce açılan kurslarla desteklenmektedir. Yöresel elbiseler sadece Halk oyunlarında kullanılmaktadır. Hammadde ve pazarlama sıkıntısı çekilmektedir.
Seccade ve Heybe: Bitlis İl Merkezi ile Tatvan ve Hizan ilçelerinde halkın kendi evinde kurduğu el tezgahlarında dokunmaktadır.
Cacım : Cacım İlimiz Tatvan ilçesinde dokunmaktadır.
Aba : Aba dokuma iki çeşit olarak dokunmaktadır, Birincisi keçi kılından ikincisi ise tiftik yünden dokunmaktadır, kıl dokuma kısa kollu, tiftik dokuma ise yelek olarak dokunmaktadır. Aba dokuma Mutki ilçesinde yapılmakta ve Mutki Halk eğitim Merkezi Müdürlüğünce açılan kurslarla devam sürdürülmektedir. Abalar modern giyside kullanılabilecek durumdadır. Hammadde ve pazarlama sıkıntısı çekilmektedir.
Bitlis Kuşağı : Tatvan ilçesinde dokunmaktadır,halk oyunları aksesuarı olarak kullanılmaktadır. Sadece Halk oyunlarında kulanılmaktadır.
b) Dokuma Tezgahlarında Dokunan El Sanatları :
Halıcılık : İlimizde Halıcılık Sümer Halı destekli olarak halıcılık yapılmaktadır. Sümer Halı Tatvan ve Hizan İlçesinde faaliyetleri devam ettirmektedir. 2000 yılı içinde de İl Kültür Müdürlüğünce halıcılık kursuna başlanılmıştır.
Kilimcilik: İlimizde Kilimcilik Ahlat ve Adilcevaz İlçelerinde faaliyetlerinin sürdürmektedirler. Bu atölyeler İlçe Kaymakamlıkları Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıflarınca sürdürülmektedir.
c) Yöresel Ayakkabı Harik:
Yöreye has olan bu ayakkabı ( Harik ) İl Merkezinde İl Kültür ve Turizm Müdürlüğünün bünyesinde açılan kurslarla faaliyetlerine devam etmektedir. Yöresel Ayakkabı ( Harik) Halkoyunlarında, özel günlerde ve süs olarak şark köşesinde kullanılır. Pazarlama sıkıntısı çekilmektedir.
d) Toprak Seramik (Çömlekçilik):
İlimizde toprak seramik Mutki İlçesi Kavakbaşı Beldesi ile Güroymak İlçesi Günkırı köyünde faaliyetleri devam etmektedir.
e) İğne ve Boncuk Oyası:
Nineden toruna geçen ve eli biraz iğne tutabilen kız çocuklarının ilk öğrendikleri el sanatıdır.
f) Taş İşçiliği:
Sivil mimari tarzını oluşturan Taş İşçiliği Sanatı zarafet ve inceliği ile göz kamaştıran bir sanattır. Ahlat İlçesinde taş işçiliği sanatı yapılmakta, bu sanatı destekleme amacı doğrultusunda Ahlat Kaymakamlığınca geleneksel olarak her yıl yarışma düzenlenmektedir. Taş işçiliğinin maliyetli olması insanları daha ucuz malzemeye yönlendirmektedir.
g) Bastonculuk:
Ahlat ve Adilcevaz İlçelerinde yapılan Ahlat Bastonu ile ün salan bu el sanatı, ceviz, karaağaç, dut ve kiraz ağaçlarını el marifetiyle yöresel desen oymak ve kemik işlenerek vernik veya golmak cila ile cilalanarak Selçuklu motifleri ile süslenmektedir.
Bastonculuk sanatına desteklemek için İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü ve Ahlat Kaymakamlığınca geleneksel yarışmalar düzenlenmektedir.
Bitlis Atasözleri
- Büyük söyleme başan gelir,
- Kırktan sonra mağara, hoş geldin bayram ağa,
- Allah verince dingo bağından da verir,
- Baba malı tez tükenir gerek evlat kazana,
- Ayağıma yer edem, gör sana neler edem,
- Kör gözden yaş, molla evinde aş,
- Acem belayem, tokem kadayem,
- Şipanem şilor, gelen gilor,
- Nur yağınca tandıra girmiş,
- Keçel derman bulsa öz başına sürer,
- Eşek bizim eşek ama çülü değişmiş,
- Görümüm geldi ölümüm geldi, beşiğim geldi tabutum geldi,
- Bir lâf duyduğunda kulağın kar, dilin lâf et,
- Az vardi acedan, bir de çıktı pacedan,
- Jüjünün balesi jüjüye şirindir.
Bitlis’e Özgü Kelimeler
- Beredayi: İşe Yaramaz
- Fittoz: Hoppa,Oynak
- Bızap : Buzağı
- Gılez : Salya
- Çapu : Alkış
- Gülyaz: Kiraz
- Çılızer : Zayıf
- Herkendaz : Ateş Köreği
- Çipin : Sinek
- Jüjü : Kirpi
- Dav : Dolu Yağmur
- Kartol : Patates
- Dırçik : Zıplamak
- Keşur : Havuç
- Dingila Fıstık : Tahteravalli
- Moz: Siyah Arı
- Pestaf : Deste
- Pişik : Kedi
- Şilor : Erik
- Şipane : Eşik
- Tıhtımorik : Bögürtlen
- Zıngılav : Çan, Zil
Bitlis Türküleri
DİDEBAN ÜSTÜNDEYİM
Dideban üstündeyim Gökmeydan baş aşağı
Dal boyun kastındayım Belinde şal kuşağı
Erenler dua etsin Alay kalkmış gidiyor
Ben murat üstündeyim Hepsi Bitlis uşağı
Giderim Van’a doğru
Yolun İran’a doğru
Kes başım kanım aksın
Kadrim bilene doğru
BİTLİS’İN ÖNÜNDE BAĞLAR
Bitlis’in önünde bağlar hanıme lele Bitlis’in başında bora hanıme lele
O yar oturmuş gül bağlar delalım lele Cahil idim düştüm tora delalım lele
Bu hasrete dayanamaz hanıme lele Beni tora düşürenler hanıme lele
Ne hastalar ne de sağlar delalım lele Dilerim yansınlar nara delalım lele
Vay hanım hanım hanım hanıma lele Vay hanım hanım hanım hanıma lele
Sensin benim yar dermanım delalım lele Sensin benim yar dermanım delalım lele
BİTLİS’TE BEŞ MİNARE
Bitlis’te beş minare beri gel oğlan beri gel Tüfeğim dolu saçma beri gel oğlan beri gel
Yüreğim dolu yare beri gel oğlun beri oğlan Sevdiğim benden kaçma beri gel oğlan beri gel
İsterem yanan gelem beri gel oğlan beri gel Doksandokuz yarem var beri gel oğlan beri gel
Cebimde yok beş pare beri gel oğlan beri gel Bir yarede sen açma beri gel oğlan beri gel
ATEM TUTEM
Atem tutem men seni Hop hopun omsun oğul
Şekere katem men seni Nur topun olsun oğul
Akşama baban gelende oğul Kınalı kavak dibinde oy
Önüne atam men seni Toyluğun olsun oğul.
Bitlis Manileri
- Bu dağın karı menem
- Gün vursa erimenem
- Yedi yıl yerde kalem
- Civanem çürümenem
**********************************************
- Bulak başı poturak
- At minderi oturak
- Bir sen söyle bir de men
- Bu sevdadan kurtulağ
**********************************************
- Şafaklar sökülende
- Al elma dökülende
- Yarimi çağırasız
- Mezarım örtülende
**********************************************
- Ay paceden gitmiyor
- Elim yare yetmiyor
- Hafta bir mercimek
- Boğazımdan gitmiyor
**********************************************
- Başında puşan kurban
- Dudağan dişan kurban
- Yalanız sana değil
- Eşan yoldaşan kurban
**********************************************
- Belediye önü taştır
- Kızların gözü yaştır
- Arvatlar ağlamayın
- Manto çarşaftan hoştur
**********************************************
- Bitlis’in etrafı dağlar
- İçinde gülden bağlar
- Fazla mektup yazardım
- yarim gariptir ağlar
**********************************************
- Kar yağar lapa lapa
- Bizim evin damına
- Kız seni alacağım
- Ananın inadına
**********************************************
- Avih’in yolu ince
- Düşümde gördüm gece
- Kuşlar kurbanız olem
- Yarimin hali ince
**********************************************
- Bitlis çayı bir düman
- Ben bu dertten kurtulmam
- Yarimi sular aldı
- Ölsem bile unutmam
**********************************************
- Bitlis çayı bulanık
- Ağlarım yanık yanık
- El alem gece uyur
- Ben her zaman uyanık
**********************************************
- Dama serdim hasırı
- Al koynuna yesiri
- Kaynana ölür ise
- Ev olur arı sili
Bitlis Halk Oyunları
Yöreye özgü halkoyunları oldukça renklidir. Doğuanadolu Bölgesinin diğer illerinde de oynanan ve aynı adla anılan oyunlar, “Bar” ve “Halay” türlerindendir. Oyunlar genelde insanın sertlik, birlik-beraberlik ve insan sevgisi duyguların ifade eder.
Bitlis Genel Halk Oyunu Çeşitleri;
- Ağır Küvenk -Nare -Değirmenci
- Sıppe -Tiringo -Kavaş
- Garzane -Deriko -Harkuşta
- Pappure -Zeybek -Meyroki
- Aşırma -Dıldıl -Küvengin Yollarında
- Temirağa -Memyane -Perijvan
Yöremizde halkoyunlarında çalgı aletleri olarak genelde davul-zurna kullanılır. Ayrıca def, bilhassa köylü oyunlarda kullanılan müzik aletidir.
Bitlis Yöresel Giysileri
Bitlis halkı yöresel giysilerini çok yönlü düşüncelerle seçmiş ve kullanmıştır. Tamamen el dokuması olan erkek giysileri, “Gej” denilen tiftik kılından dokunan kumaşla yapılır. Giyilen giysiden bayanın evlimi, bekarmı, zenginmi, nişanlımı olduğunu anlamaya yarayan özellikler mevcuttur.
Bitlis Turizmi
Havası, suyu, dağları, kışın beyaz, yazın yemyeşil görüntüsü ile adeta bir yeryüzü cennetini andıran Bitlis İli; tarihin her dönemine tanıklık eden anıtsal yapıları, Türkiye’nin en büyük yanardağı olan eşsiz doğa harikası Nemrut Dağı ve Krater Gölü, Tatvan – Ahlat – Adilcevaz ilçelerimizin bir hilal şeklinde kucakladığı uçsuz bucaksız görüntüsü ile Van Gölü, Süphan Dağı, Beş Minare’si, şifalı suları ve misafirperver insanı ile tarih ve doğanın kucaklaşmasını en güzel şekilde sergileyen şirin bir ilimizdir. Bu potansiyeli ile Bitlis, ülkenin batı ve Akdeniz sahillerine sıkışmış turizmine hem doğuda açılmış bir pencere , hem de sahip olduğu zenginliklerle üzerine düşeni yapmaya hazır ve keşfedilmeyi bekleyen turizm cennetidir.
Bitlis Kültür Turizmi
Zengin bir tarihsel potansiyelin sahibi olan ve Urartular’dan başlayıp, Osmanlılar’a kadar uzanan çeşitli medeniyetlerin uğrak yeri olan Bitlis, tüm bu dönemlere ait sayısız tarihi eserleri ile tam bir “ Açık Hava Müzesi” görünümündedir. Tarih boyunca çeşitli medeniyetleri kucak açan Bitlis’te, bu dönemlere ait daha önce detaylı olarak tanıtılan pek çok kale, camii, medrese, türbe, köprü ve kervansaray yapıları bulunmaktadır.
Bitlis Kış Turizmi
Bitlis ili, kış mevsiminin uzun sürmesi nedeniyle kış turizmi açısından önemli bir potansiyele sahiptir. Özellikle kayak sporu bütün canlılığıyla yediden yetmişe her kesimin kış eğlencesi olmuştur. Türkiye’ nin en eski kayak tesislerinden birine sahip olan ilde, kayak sporunu doyasıya yaşamak isteyen misafirlerini ağırlayacak kapasitedeki kayak evi, konuklarını beklemektedir. Ayrıca; bölgenin Kış Sporları Merkezi olmaya aday Nemrut Kayak Merkezi’nin kısa sürede hayata geçirilerek bu doğal potansiyelin bölgesel ve ulusal turizm hareketlerinden hak ettiği payı alacağı yetkililerin beyanları arasındadır.
Bitlis Deniz Turizmi
Türkiye’nin en büyük gölü olan Van Gölü’nün üçte ikisi Bitlis sınırları içindedir. Gölün dışarıya akan bir ayağı olmadığından suyu acı, tuzlu ve sodalıdır. Vangölü; yolcu ve yük taşıyan gemileri, iskele, ada, yarımada, koy ve körfezleri ile adeta bir denizi andırır. 600 km. ye varan sahillerinin büyük bir bölümü doğal plaj niteliğindedir.Ayrıca; Nemrut Krater Gölü, Nazik Gölü, Arin ve Aygır Gölleri su sporları ve olta balıkçılığı için uygundur.
Termal Turizm
Fay hattı üzerinde bulunan Bitlis’in merkezinde ve çevresinde sayısız kaplıcaya rastlanır. Bunlardan bazıları; Güroymak Budaklı Kaplıcası, Ilıcak (Germav) Kaplıcası, Yam Kaplıcası (Acısu), Tatvan Develer Suyu, Nemrut Kaplıcaları olarak sıralanabilir.
Zengin bir tarihsel potansiyelin sahibi olan ve Urartular’dan başlayıp, Osmanlılar’a kadar uzanan çeşitli medeniyetlerin uğrak yeri olan Bitlis, tüm bu dönemlere ait sayısız tarihi eserleri ile tam bir “ Açık Hava Müzesi” görünümündedir. Tarih boyunca çeşitli medeniyetleri kucak açan Bitlis’te, bu dönemlere ait daha önce detaylı olarak tanıtılan pek çok kale, camii, medrese, türbe, köprü ve kervansaray yapıları bulunmaktadır.
Bitlis Tanıtım Filmi
Bitlis Foto Galeri